Yasak Şehir
Dünyanın “yasak şehir” diye bildiği çin imparatorluk sarayı, 2005 yılından bu yana milli saray müzesi adıyla turizme açık. Dünyanın en iyi korunmuş ahşap yapılarıyla, o yapılardaki 9 bin 999 odasıyla, çin tarihini anlatan detaylarıyla, tüyler ürperten “yasağı” ile benzersiz bir mekan. yazı ve fotoğraflar sorularınıza ışık tutacak. Sonunda da içinizde mutlaka girip görme arzusu uyandıracak!
Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen yüz binlerce kişiyi ağırlıyor. Şöhreti giderek büyüyor. Nitekim gezi dergilerinde “ölmeden görülmesi gereken yerler” arasında başı çekiyor.
Oysa bir zamanlar, oraya gitmek “ölüm” anlamına gelirdi. Adı üstünde “Yasak Şehir” deniyordu oraya. Çin İmparatoru ve ailesinin yaşadığı bu gerçekten de şehir büyüklüğündeki mekana girmek yasaktı. İzinsiz girmenin cezası da ölümdü.
Şehrin asıl adı ‘Zihincheng’
Çince’de doğrudan çevirisi “Mor Yasak Şehir” anlamına geliyor. Ancak bu, bir tür “kutsal” şifre. Çin İmparatorluk ailesinin rengi sayılan mor, Kutup Yıldızı’nı simgeliyor. İnanışa göre, Kutup Yıldızı’nın yeryüzündeki yansıması, tam da şehrin kurulduğu yer. Bir başka deyişle şehir ‘evrenin merkezi’ sayılıyor.
İmparator bile dışarı çıkamazdı
Evrenin ya da dünyanın merkezi mi, kimbilir! Ama Yasak Şehir, dünyanın en büyük ülkesi Çin’in “merkezinde”. Başkenti Pekin, ya da bir süredir resmen kullanılan adıyla “Beijing”in tam ortasında. Tiananmen Meydanı yakınlarındaki sarayın inşası 1406’da başlamış ve 1420’de sona ermiş. Çin İmparatorluğu’nun son iki hanedanı olan Ming ve Çing hanedanlarının yönetim merkezi olan saray, toplam 24 imparatora ev sahipliği yapmış. Buranın inşa edilmesindeki temel motivasyon güvenlik.
İmparatorlar burada malikaneler inşa ettirip, devleti ‘içerden’ yönetmiş. İmparatorun güvenliğini sağlamak için sarayların bulunduğu uçsuz bucaksız bahçeleri içine alan büyük bir sur inşa edilmiş. Sur içinde yaşayanların dışarıya çıkmaları, dışarıdan birilerinin de içeriye girmeleri yasaklanmış.
İmparator bile, istediği zaman dışarıya çıkamıyormuş. Saray halkı dışında herhangi bir kimse içeri girmeye çalışırsa cezası işkenceli bir ölüm oluyormuş. Hem de yargısı, temyizi olmayan bir infazla. Kurbanın, kimi zaman başını vurup, kimi zaman birkaç darbeyle iç organlarını parçalayarak…
Sarayda yaşayan son imparator, 1909’da henüz 3 yaşındayken tahta geçen PuYi olmuş. 1911’de imparatorluk yıkılıp da, Sun Yat Sen önderliğinde Çin Cumhuriyeti ilan edilince PuYi’nin hayatı bağışlanarak, sarayda yaşamaya devam etmesine izin verilmiş. Sun Yat Sen’in büyükçe bir fotoğrafı bugün halen müze girişinde asılı.
Son imparator PuYi’nin Yasak Şehir’den sürüldüğü 1924 yılından sonra, 24 bina ve Qianlong Bahçesi’nin muhteşem dış avluları halka tamamen kapatılmış.
1930’larda ise, bölgenin Japonlar’ın eline geçmesi ya da savaşta tahrip olması olasılığına karşı, hazinenin en değerli parçaları paketlenerek binlerce sandık içinde Şanghay’a gönderilmiş İmparatorların kullandığı çömlek, porselen ve bakır eşyalar, tahtlar, ipekten dokunmuş gömlekler, bardaklar, mumlar her şey yerli yerinde bırakılarak şehrin kapıları, 2005 Ekim’inde ziyaretçilere açılmış. İçinde kafe ve restoranlar var. Gezmesi biraz vakit aldığı için, buraya bir tam gün ayırmak gerekebiliyor. 720 bin metre kareye yayılan sarayın bir kısmı turistlere açık. Binalar ‘Huzur’, ‘Uyum’, ‘Sakinlik’ gibi isimlerle adlandırılmış. Ön taraftaki avlular ve binalar devlet işlerinde kullanıldığı için çok büyük. Arka taraftakiler ise saray halkının yerleşim yeri olduğu için daha küçük.
Ancak şehirde asıl dikkati çeken unsur, simetri. Sarayı ve çevresindeki binaları inşa edenler, semavi / ruhsal dengeyi sağlayabilmek için olsa gerek simetriye olağanüstü bir önem vermiş.
Binalar, yollar, kapılar, pencereler, taht ve etrafındaki mobilyalar kusursuz bir simetriye sahip.
Yasak Şehir’in ejderhaları
Yasak Şehir’de “ejderhalar” da dikkatlerden kaçmıyor. Konakların tepelerinde, saçaklarda, önlerindeki basamaklarda, kısacası hemen her yerde ejderha figür ve heykelleri bulunuyor. Konaklarda bulunan imparator tahtına ‘ejderha tahtı’, imparatorların giydikleri kıyafete ‘ejderha kıyafeti’, imparatorların yataklarına ‘ejderha yatağı’ deniyor. Nedeni, ejderha figürüne yüklenen anlam.
Çin mitolojisine göre, ejderha “hikmetin, yani kutsal bilginin cisimleşmiş hali”. Çin İmparatoru, o bilginin sahibi sayılıyor. Ejderha figürleri de bunu simgeliyor.
Yasak Şehir’in en büyük kapısı olan Yüce Uyum Kapısı’ndan girdikten sonra, Yüce Uyum Konağı’yla karşılaşılıyor. Kiremit rengine boyalı bu konak, Yasak Şehir’deki saraylar arasında statüsü en yüksek olanı. Bu yüzden en çok ejderha figürü ve deseni de bu sarayda yer alıyor. Duvarlarda bulunan ejderha deseni sayısı tam 13 bin 844.
Saray kompleksinin odağındaki üç konak olan Yüce Uyum Konağı, Merkezi Uyum Konağı ve Uyumu Koruma Konağı, üç katlı terasların üzerinde bulunuyor. Beyaz mermerden yapılma terasların yüzölçümü yaklaşık 2 bin 500 metrekareyi bulur.
Yağmur suyunun birikmesini önlemek için teraslarda su boşaltma sistemi inşa edilmiş. Terasların kenarında toplam 1142 ejderha başı var. Terasların ortası yüksek, kenarı düşük. Yağmurlu günlerde, teraslara düşen yağmur suları 1142 ejderhanın ağzından çıkarak nefis bir tablo oluşturuyor.
İmparatorun tören kıyafeti de, ejderha kostümü! O kıyafete, dokuz ejderin işlenmiş olması gerekiyor. Ondan sonra, 12 başka desen daha çiziliyor. 12 desen arasında güneş, ay, yıldız, dağ, alev, kuş, kaplan ve maymun yer alıyor. Her desen kendine özgü bir anlam taşıyor ve imparatorun gücüne güç kattığına inanılıyor.
Yasak Şehir : İmparatora özel kapı
- Burada tüm çatılar sarı kiremitlerle kaplanmış. Çünkü Çinliler evrenin 5 elementten oluştuğuna inanır ve bu beş elementten en güçlüsü olan toprak sarı renkle sembolize edilir.
- Sadece Saray Kütüphanesi’nin kiremitleri siyah renklidir. Bunun nedeni ise ‘siyah’ın suyu temsil ettiğine ve ahşap binayı yangından koruyacağına inanılmasıdır.
- Wu Men Meridyen Kapısı adlı ön ana giriş kapısında beş farklı kapı bulunuyor. Ortadaki kapı yalnızca İmparator için. İmparatoriçe ise bu kapıdan sadece evlendiği gün geçebilirmiş. Bir istisna da dört aşamalı ‘İmparatorluk Sınavı’nı kazanan üç kişiye uygulanırmış. İmparatorla tanışacakları gün bu kapıdan geçebilirlermiş.
- Sarayda bulunan binalar ahşaptan yapıldığı için, olası yangınlara karşı kapı önlerinde dev kazanlar bekletilirdi. Her kazanın oturtulduğu taş tabanda kasım ayından şubat ayına kadar kömür yakılır, suyun sıcaklığı özel örtülerle korunurdu, amaç suyun donmasını engellemekti.
- Tabiatı neredeyse bir matematik problemi gibi ele alan Çinliler, Kuzey’i “kötü yön” olarak nitelerdi. Nedeni de buz kestiren rüzgarların ve steplerden gelen akıncıların yönü olmasıydı. Bu yüzden Yasak Şehir’deki tüm binalar güneye bakacak şekilde inşa edilmiştir. Sadece imparatorun gözden düşmüş cariyelerine ayrılan yapılar kuzeye bakar.
Aslanların ve 9 rakamının gizemi
Çin mitolojisinde ejderha figürü çok önemli. Ancak saraya giden yolun üzerinde, yani şehirdeki en önemli yerlerden birinde, mermerden yapılmış bir çift aslan heykeli var.
Bunun sebebi de şu: Han Hanedanı Dönemi’nde Persler (Günümüz İran’ı) iyi niyet göstergesi olarak imparatora ‘aslan’ yollarlar. Hayvanın görünümü, duruşu Çinlilerin çok hoşuna gider ve o tarihten sonra aslan yetiştirmeye başlarlar.
Aslan Budizm için de önemli hale gelir. Buda doğduğunda, bir elinin toprağı diğer elinin de gökyüzünü gösterdiğine ve aslan gibi kükrediğine inanılır. Budizm’in yazılı metinlerinde ‘İnsanlar arasında bir aslan gibi durduğundan’ bahsedilir. Çin’de Budist inancı yayılırken, aslan da kötülüklerden koruyan, güçlü ve sezgileri kuvvetli bir yaratık olarak kabul edilir. Mezar kapılarına, saray kapılarına, devlet yetkililerinin evlerinin önüne, hatta halkın evlerinin önüne aslan heykelleriNkonulmaya başlanır. Bugün de Çin’de hemen her binanın önünde aslan heykelleri vardır.
Bu sarayda hemen her şeyin bir hikayesi var. Mesela saraydaki kapıların, pencerelerin, merdivenlerin sayısı ‘9’ rakamı ve katları ile bağlantılı. Çin’in dönüşüm felsefesinde ‘Yang’, erkeği ve aynı zamanda ‘9’ u simgeler. Eskiden Çin’de ‘1’ başlangıcı ifade ederken ‘9’ sonsuzluğu ifade ediyordu, bu da imparatorun gücü demekti.
Yasak Şehir, bu inanışın en somut ve hatta en çılgın örneğini veriyor. Şehirdeki 880 yapıda tam 9 bin 999 oda bulunuyor.
İmparatorlar Çağı çoktan bitse de, Yasak Şehir ziyaretçileri, o odaları gezerken görkemi neredeyse tenlerinde hissediyor. Suskun duvarların arkasında yaşananları hayal etmekse, insanı Yasak Şehir’in “dünyanın ya da hatta evrenin merkezi” olduğuna inandırıyor!