Louvre Müzesi : Dünya Sanat Tarihinin Merkezi

Dünya sanat tarihinin en önemli eserlerine ev sahipliği yapan ve her eseri için sadece bir dakika ayrılsa,   ziyaretin ancak 364 günde tamamlanacağı söylenen louvre müzesi’nde kısa bir gezinti.

uşkusuz, Paris denilince akla gelen ilk simgelerden biri Louvre Müzesi’dir. Romanlara, şiirlere, resimlere konu olan, ‘aşkın, romantizmin ve sanatın başkenti’ olarak anılan Paris’in kültür-sanat hayatı, turizmi, Louvre’un çevresinde akar. Champ Elysee birbirinden renkli cafeleri, Fransız damak tadının en seçkin lezzetlerinin, enfes şarapların servis edildiği restoranları, göz alan tarihi yapıları ile nasıl Paris’in olmazsa olmazıysa, Louvre da öyledir.

Fransız Kraliyet Ailesi’ne ev sahipliği yapan Louvre, zamanın yıpratıcı etkisine, yangınlara, yağmalara direnmiş, yaşayan ve yaşadıkça büyüyen bir abideye dönüşmüştür. Fransız İhtilâli’nden sonra, 10 Ağustos 1793’te, 537 parça yağlıboya tablo ile açılan ve Fransa’daki ilk devlet müzesi olma özelliğini taşıyan Louvre, bugün dünyanın en geniş sanat koleksiyonlarından birine sahip.

Günümüzden 807 yıl önce, 1204 yılında Fransa Kralı Phillip Auguste tarafından inşa ettirilen ve 14’üncü yüzyılda kraliyet merkezine dönüşen Louvre, sarayın 15’inci yüzyılda Loire’nin kıyısına taşınmasıyla bakımsız kaldı. 1871’de çıkan büyük yangında ise ciddi biçimde hasar gördü. Yangının bu görkemli binada yarattığı tahribat o kadar büyük oldu ki, tadilatı ancak 61 yılda bitirilebildi. 1932 yılında biten bakım ve onarım çalışmaları sonucu Louvre bugünkü halini aldı.

Diplomatik krize neden oldu

Avrupa’nın en çok ziyaretçi ağırlayan müzesi sıfatını taşıyan Louvre Müzesi, ‘Resim’, ‘Heykel’, ‘Doğu Sanatları’, ‘Mısır Sanatları’, ‘Yunan Sanatları’, ‘Sanat Eserleri’ ve ‘Desen’ bölümleri olmak üzere 7 bölümden meydana geliyor. Tam 68 bin metrekarelik sergi alanına rağmen müzede ciddi bir yer sıkıntısı yaşanıyor. Bu nedenle müzenin sahip olduğu eserlerin büyük bir bölümü depolarda tutuluyor. Doğu Sanatları bölümünde, birbirinden özel heykeller ve Akat uygarlıklarından eserler bulunduran müzenin en ilgi çekici bölümlerinden biri de Mısır Sanatları bölümü. Kahire Fransız Enstitüsü tarafından yapılan araştırmalarda ortaya çıkan ve Mısır’dan Fransa’ya getirilen eserler, iki ülke arasında zaman zaman diplomatik krizlerin çıkmasına yol açacak kadar önemli. Yunan Sanatları Bölümü’nde,

M.Ö. 2 bin yılı ile M.S. 3’üncü yüzyıl eserlerini, Sanat Eserleri Bölümü’nde, Ortaçağ’dan günümüze kadar gelen süsleme sanatının en iyi örneklerini görmek mümkün. Ortaçağ Fransız ve Avrupa resim koleksiyonlarının en kıymetli eserlerinin yer aldığı Resim Bölümü’nde, dünya tarihinin akışını betimleyen tablolar önemli yer tutuyor. Heykel Bölümü ise Avrupa heykel sanatının en önemli eserlerini barındırıyor.

 

Mona Lisa’nın sırrı

M.Ö. 6’ncı yüzyıldan M.S. 19’uncu yüzyıla kadar tarihlenen 35 bin parça sanat eserine ev sahipliği yapan müzenin en ilgi çeken eseri, kuşkusuz ki Leonardo Da Vinci’nin 1503 yılında başladığı ve dört yılda bitirdiği Mona Lisa’sı. Kimliği hatta yüz ifadesi bile tam olarak çözülemeyen, ardında sırlar, şifreler, gizler bıraktığı düşünülen Mona Lisa, tarihin en gizemli hanımefendilerinden biri olarak Louvre’da ziyareçilerini ağırlıyor. Son yıllarda Leonardo Da Vinci ve gizemcilik konularında yazılan romanlar, 77×53 santimetre ebadındaki esere ilgiyi daha da arttırdı. Bu sanat şaheserini yakından görmek isteyen sanatseverler ve gizem avcıları Mona Lisa’nın önünde uzun kuyruklar oluşturuyor, bilim adamları ise hala tablonun sırrını çözmeye çalışıyor.

Fransız Devrimi’nin simgesi

Yine müzenin en çok ziyaretçi toplayan eserlerinden biri de, ressam Eugene Delacroix’nın, ‘Halka Yol Gösteren Özgürlük’ isimli tablosu. Tablo, 1830’da Kral X. Charles’ın tahttan indirilmesine sebep olan halk ayaklanmasının anısına yapılmış, tüm dünyada Fransız Devrimi’nin bir simgesi olarak kabul görmüştü. Fransa’nın en önemli ressamlarından sayılan Delacroix’yı, ‘Şairlerin Prensi’ kabul edilen Baudelaire, Rönesans döneminin son, modern dönemin ise ilk büyük ressamı olarak tanımlamıştı. Tabloda güzel bir kadın olarak resmedilen özgürlük, bir elinde Fransız bayrağı, diğer elinde tüfeği ile dönemin devrimcilerine yol açmıştı.

 

Modern Çağ gizemi mi estetik katliam mı?

Sanat tarihçileri ve şehir planlamacılarının en sert eleştirdiği yapılardan biri de Louvre’a giriş kapısı olarak tasarlanan Cam Piramitler. Dönemin Fransa Devlet Başkanı François Mitterand tarafından görevlendirildi. Çin asıllı Amerikalı Mimar Leoh Ming Pei’nin tasarımı olan cam piramitlerin 1989 yılındaki açılışı, sadece Fransız basını ve sanat çevreleriyle sınırlı kalmayan bir eleştiri fırtınasına yol açtı.

Hatta Fransız gazeteleri, Mitterand’ın kendini ölümsüzleştirmeye çalışan bir firavun olduğunu bile yazmıştı. Antik gizemleri açığa çıkarmak üzere yazılan kitapların ve komplo teorilerinin fazlasıyla ilgi çektiği 2000’lerde ise bu Cam Piramitler’in, kimi zaman Mason, kimi zaman da İlluminati sembolü olduğu savları tartışıldı.

Ancak bu alanda yazılan hiçbir kitap, Dan Brown’un Da Vinci Şifresi kadar ilgi çekmedi. Louvre Müzesi müdürünün öldürülüşü ile başlayan roman, Vatikan ile mücadele halindeki İlluminati Tarikatı’nın izini sürüyor ve Cam Piramitler’i de bir modern zaman şifresi olarak tanımlıyordu.

Reklamsız gezinti için

Sırf bu nedenle bile müzenin ziyaretçi sayısında artış yaşandı. Cam piramitlerin mimarı Pei bir röportajda, “Kimse insanların Louvre’a piramitleri görmek için geleceğini tahmin edemezdi. Piramit’in bir ikon haline geleceğini hiç düşünmemiştim.” demişti. Üzerinde tartışmaların tükenmediği Cam Piramitler, şimdi yeni ziyaretçi sayısını kaldırabilecek şekilde yeniden tasarlanıyor.

Tartışmaya Katıl

Reklamsız gezinti için

İlanları Karşılaştır

Karşılaştır