Geçmişten günümüze göçebelik kavramına baktığımızda “Göçebe” kelimesinin kökenleri, ‘otlak için dolaşmak’ anlamına gelen Yunanca bir kelimeye dayanır. En basit tanımı ile herhangi bir yerde sabit olmayan insanlar olarak kabul edilebilir.
Göçebeler ilk başta avcı-toplayıcıları ya da yiyecek, su ve hayvanlarının yemek yiyebileceği yer arayışı içinde dolaşan kabileleri akla getiriyor. Ancak Dünyadaki bazı kültürler her zaman göçebe olmuştur. Günümüzün sanayileşmiş ülkelerinin arasında bile bugün dünyada hala 30-40 milyon göçebe yer almaktadır.
Göçebeleri 3 ana grupta toplayabiliriz;
Avcı-toplayıcılar, pastoral göçebeler ve peripatetik göçebeler.
Avcı-toplayıcılar yeryüzünde yaşamış olan en eski göçebe toplumudur. Adından da anlaşılacağı gibi, avcı-toplayıcılar mevsime göre sık sık yer değiştirerek yabani meyveler, sebzeler ve hayvanlar gibi besin kaynakları ararlar. Yaklaşık 10.000 yıl öncesinde, tarım toplumuna geçilinceye kadar tüm insanlar avcı-toplayıcıydı.
Pastoral göçebeler büyük hayvan sürüleri yetiştirirler. Hayvanlar alandaki tüm yiyecekleri yediğinde, yer değiştirirler. Haftalarca veya aylarca yaşamak için bir yer seçerler ve kendilerine basit bir barınak kurarlar. Pastoral göçebelik ve çobanlık kavramları birbirine çok benzese de farklılıklar gösterir. Göçebelik düzenli göç hareketini, Çobanlık ise bir geçim tarzını ifade eder. Bütün çobanlara göçebe diyemeyiz.
Peripatetik göçebeleri bir yerden bir yere yürüyen insanlar olarak tanımlayabiliriz. Peripatetizm Yunanca, “gezinmek, yürümek” anlamındaki peripate kelime kökünden gelmektedir.
Bu felsefenin savunucusu olan Aristo’nun, Atina’da Lykeion (lise) adıyla kurduğu felsefe okulunda dersleri ve bilimsel tartışmaları, okulun gölgeli revakları ve ağaçlık yollarında gezinerek, dolaşarak yaptığı bilinmektedir.
Günümüz sanayileşmiş toplumlarında da sık sık seyahat eden modern göçebeler vardır. Instagram’daki Nomad hashtag’inde şuan neredeyse 5.3 milyon gönderi yer almakta. Gerek Work and Travel, Work Away gibi oluşumlar ile gerek kendi imkanlarıyla olsun insanlar seyahat ediyor, iş bulduğu yerde bir süre barınma yemek gibi ihtiyaçları için çalışıyor ve bu sırada çevreyi geziyorlar. Daha sonra yeni iş, yeni insanlar, yeni yerler için yollarına devam ediyorlar. Tıpkı çevreden yararlanabildikleri sürece tek bir yerde kalarak mevsimsel olarak hareket eden geleneksel göçebeler gibi.
Neo-göçebe yani modern göçebe bir yer kaynaklarını ‘yiyecek, kültürel teşvik veya iş fırsatları açısından’ tükettiğinde, yoluna devam eder. Gittiği yerde günler, aylar hatta yıllar geçirebilir ancak yerliler veya göçmenler gibi kök salmazlar. Bir diğer günümüz göçebeleri de dijital göçebelerdir. Bir şekilde mekândan bağımsız çalışmanın yolunu bulmuş dijital göçebeler için seyahat etmekten daha cazip ne olabilir ki!
İlgili Yazı: 5 Adımda Dijital Göçebe nasıl olunur?
Modern ve dijital göçebelerin en yüksek değeri kişisel özgürlüğüdür!
Gezilerinde aslında bilgi biriktirirler ve bu bilgiyi iş veya beceri için değil, kendini sürekli olarak yeniden tanımlamak için kullanırlar. Modern ya da dijital göçebe olmak bu anlamda gelişen benliğin hac yolculuğudur.
Sürekli ve hızla gelişen dünyada artan küresel paylaşım ekonomisi dünyayı çok daha erişilebilir hale getirerek değiştirebilir. Bu sayede göçebelerin resmi olarak “dünya vatandaşları” olarak tanınması ve coğrafi sınırlar olmaksızın yeni bir küresel kültür ortaya çıkması çok uzun sürmeyebilir. Ne dersiniz? Olur mu olur… : )
Fotoğraf: https://imbringingcelibacyback.files.wordpress.com/