Gece Bekçisi Tablosu ‘nun Sırrı : Rembrandt ‘ın Eseri

Gece Bekçisi Tablosu ‘nun Sırrı

Rembrandt’ın ‘gece bekçisi’ tablosu, dünyanın en ünlü eserleri arasında sayılır. ama ününü sadece benzersiz tekniğine, olağanüstü yeteneğine değil ‘tablonun sırlarına’ da borçludur!

Bir tabloyu görmek için iki farklı ülkede, iki farklı müzeye gidilir mi? Bu soruya ‘evet’ yanıtını veren tek bir eser var: Rembrandt’ın Gece Bekçisi tablosu. Tablonun biri Hollanda’da, diğeri İngiltere’de. Aslında içlerinden biri ‘kopya’. Ama “aslının göstermediklerini” o kopyada görebiliyorsunuz. Bilmece gibi oldu. Ancak Gece Bekçisi gerçekten de bilmece gibi, çok ilginç bir öyküye sahip. Üstelik, İngiliz yönetmen Peter Greenaway’in tablo için yaptığı film, öyküyü iyiden iyiye ilginç ve hatta esrarengiz hale getiriyor.

Öyküyü anlatmaya Rembrandt ile başlayalım. Tam adı, Rembrandt Harmenszoon van Rijn. Hollandalı… 1606-1669 yılları arasında, Hollanda’nın sanatta ve bilimde atılım yaptığı Altın Çağ’ında yaşamış. O çağa yakışır eserler vermiş. Ne var ki, kişisel hayatında şanssızlıklar peşini bırakmamış. Çocuklarını çok küçükken hastalıklarda kaybetmiş. Eşi de genç yaşta ölmüş. Daha sonra hayatını paylaştığı kadın elbette bu nedenle kilise tarafından aforoz edilmiş. Rembrandt 50 yaşına geldiğinde de iflas etmiş. Eserleri haraç mezat satılmış. Nice zorlukların ardından da 4 Ekim 1669 günü hayata veda etmiş. Ölüm tarihi bu kadar net biliniyor. Ama o kadar. Sanatçının mezarı bilinmiyor. Bilinen, Westerkerk’te isimsiz mezarlardan herhangi birinde gömülü olduğu.

Rembrandt yoksullara özgü bir sonla bu dünyadan ayrıldı. Oysa arkasında olağanüstü zengin bir portföy bıraktı. Resim sanatının başyapıtlarından ‘Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi’ portföyünden sadece bir örnek. Tıpkı, dinsel temaları işlediği pek çok tablosu gibi.

Ama, bu yazıda konumuz ‘Gece Bekçisi’ tablosu. Ve iki müzede birden sergilenmesindeki sır!

 

Dört tarafından kesildi

Gece Bekçisi, birkaç yıllık çalışmanın sonrasında 1642’de tamamlandı. Hak ettiği ilgiye ve izleyiciye ise, ancak Rembrandt’ın ölümünden sonra ulaşabildi. Eser, 1715 yılında Amsterdam Şehir Müzesi’ne nakledildi. Yalnız ortada bir sorun vardı. Eser, müzedeki sergi alanı için fazla büyüktü. 379.5×453.5 cm. boyutları ile iki kolonun arasına sığmıyordu. Bunun üzerine, o çağda yadırganmayan bir yöntemle, dört bir tarafından kesildi. 363×437 cm. boyutlarına indirildi.

Tablonun solundaki birkaç kişiyle, üstünde ve altındaki esere derinlik veren gölgeli kısım operasyona kurban gitmişti. Ama, en azından müzede sergilenecekti. Yine de çağdaşı bir ressamın içine sinmemişti anlaşılan. Neyse ki, tablonun bütünü kopyalanmıştı. Bir başka Hollandalı ressam, Gerrit Lundens’in yaptığı kopya, tablonun bütününü gösteriyordu.

Rembrandt’ın ‘kesilmiş’ tablosu, bugün Amsterdam’da Rijksmuseum’da sergileniyor.

Gerrit Lundens’un “kopya” tablosu ise Londra’da National Gallery’de.

 

Gece Bekçisi Tablosu Gerçek bir öykü anlatılıyor

Rembrandt ‘ışığın ressamı’ olarak bilinir. Tablolarında arka plan hep siyahtır. Sanki o karanlığın içine dalmış ve kimsenin görmediğini ışığıyla aydınlatıp ortaya çıkartmıştır. Peki, bu yorum yalnızca sanatsal bir anlam mı taşır? İngiliz sinemacı Peter Greenaway’a göre ‘hayır’.

Greenaway, 2007 yılında, kimbilir nicedir hayalini kurduğu bir belgesel çekti. Kamerasını Gece Bekçisi tablosuna çevirip, neredeyse kare kare çekti. Kimi belgeler, sahici olup olmadığı artık bilinemeyecek tanıklıklarla tablonun esrarını çözmeye çalıştı. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok festivalde gösterilip tartışmalara yol açan belgeselde, ortaya atılan iddia şuydu:

Tablo, gerçek bir öyküyü anlatıyordu. Gece Bekçisi olarak devriye gezen askerlerin komutanı bir cinayete kurban gitmişti. Ama askerler bunu örtbas edebilmek için, ölüme “eğitim kazası’ süsü vermişti.

 

İngiliz sinemacı; tabloyu bir olay yeri dedektifi gibi araştırmış, dijital tekniğin de yardımıyla bu iddiasına kanıtlar bulmuştu. O kadarla kalmamıştı. Tablodaki tek kadın figürünün esrarını da çözmüştü! O kadın, Rembrandt’ın komşusu Kemp’in kızıydı ve genelevde çalışıyordu. Sanatçı, genç kadını gece vakti askerlerin arasında resmederek yönetmen Greenaway’in deyimiyle bu acı gerçeği ortaya koymak istemişti.

Greenaway, iddialarını Rembrandt’ın sonraki yıllarındaki gelişmelerle de bağlantılandırmıştı. Rembrandt varlıklı bir aileden gelmişti. Gece Bekçisi tablosunu yaptığı yıllara kadar da sıkıntı çekmeden yaşamıştı. Ancak o tablodan sonra, hayatı sanki yokuş aşağı inişe geçmişti. Eserleri görmezden geliniyor, ayrıca yeni sipariş de almıyordu. Yani, İngiliz sinemacıya göre, Rembrandt cinayeti görmüş, resmetmiş ve bu nedenle yok oluşa sürüklenmişti. Kimbilir! Rembrandt sırlarıyla, yerini kimsenin bilmediği bir mezarda yatıyor. O sırların odak noktasındaki tablosu ise, iki müzede birden sergileniyor. Hayranlık duygularıyla izleniyor.

Reklamsız gezinti için

Rembrandt’ın sırları!

Rembrandt portre ressamı olarak da bilinir. Döneminin pek çok ünlü isminin portresini yapmıştır. Ayrıca onlarca otoportresi vardır.
En üretken sanatçılardan biridir. Aralarında 600 kadar yağlı boya tablonun bulunduğu 2 bine yakın çizim/eser üretmiştir.
Ölen üç çocuğunun annesi Saskia, kendisi de ölünceye kadar 8 yıl boyunca sanatçının modelliğini yapmıştır.

‘Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi’ eserinde de gerçek kişiler resmedilmiştir. Tablonun baş kişisi, araştırmalarıyla tıp tarihine geçen
ve o sırada 39 yaşını süren Dr. Tulp’tur. Onun dışındakilerden sadece biri doktordur. Diğerleri ise Amsterdamlı bir grup ‘meraklı zengin’dir.
Otopsisi yapılan kişiye gelince: O da silahlı soygun suçundan asılarak idam edilen Aris Kindt’dir. Halka açık olarak yapılan otopsiyi, beş ressam birden çizimleriyle ‘kaydetmiştir’. İçlerinden sadece Rembrandt’ın eseri bugüne ulaşmıştır.

Tartışmaya Katıl

Reklamsız gezinti için

İlanları Karşılaştır

Karşılaştır