Bir ayak izi… hem de 8 bin yıllık… hem de deniz seviyesinin Metrelerce altında…
Haber, gazete ve televizyonlarda kendisine küçük de olsa yer buldu.
bilim dünyası ise bu ‘ender’ buluntuya kilitlendi.
“Benim için küçük, ama insanlık için dev bir adım.” Amerikalı astronot Neil Armstrong 20 Temmuz 1969 günü Ay’a ayak bastığında bu cümleyi söylemişti.
İstanbul’daki buluntu, belki Ay’daki ilk ayak izi ile yarışamaz. Ama dünya çapında ender rastlandığı da, İstanbul için bir ‘ilk’ olduğu da, dolayısıyla tarihi sayılması gerektiği de açık. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Başkanlığı’nda yürütülen kazılar, daha önce de Yenikapı’da pek çok buluntuyla gündeme geldi. Ancak bu kez, gerçekten tarihi bir keşifti söz konusu olan.
Deniz seviyesinin 8.2 metre altındaki bir katmanda, killi tabakanın üzerinde insana ait ayak izlerine ulaşılmıştı. İncelemelere göre, izlerM.Ö. 6300-5500 tarihleri arasına işaretleniyordu. Yani, bunlar İstanbul’un tarihteki ilk sakinlerinin arkalarında bıraktığı izdi. Ve anlaşıldığı kadarıyla, yaklaşık 8 bin yıl önce yaşamış o sakinler, ‘sandalet’ giyiyordu. Böyle heyecan verici bir keşif ise tabiatın lütfu ile günümüze ulaşmıştı.
Ayak izleri, o dönemde henüz denizin ulaşmadığı bir alandaydı. Daha sonra deniz suyu ulaşsa da, izler çoktan kurumuş ve killi tabakanın içinde adeta ‘korumaya’ alınmıştı. Kazı ekibi…
Ekip başkanı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan… Dünyanın dört bir köşesindeki arkeologlar… Hepsi çok heyecanlı… Bilim dünyası, 8 bin yıllık bu ayak iziyle, insanoğlunun kültürel yolculuğunun izini sürecek şimdi. İşte, bu tarihi bulguyu ve ‘dünya tarihine ışık tutacak bir süreci’ kazı ekibinin başkanı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan MÜZE DERGİ’ye anlattı.
MÜZE DERGİ:
Marmaray ve Metro kazıları, olağanüstü bir arkeolojik kazılar dizisine dönüştü. Öncelikle bu süreci anlatır mısınız?
ZEYNEP KIZILTAN: Kazılarımız aslında Marmaray ve Metro projeleri kapsamında 2004 yılında Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle Yenikapı, Sirkeci ve Üsküdar Meydanı’nda başladı. Ulaşım projelerine paralel hız kazandı ve daha geniş bir alana yayıldı. Fatih ilçesindeki Yenikapı bölgesinde ve Langa (Vlanga) bostanları olarak anılan kısımda 30 bin metrekarelik bir alanda yürütülen kazılar 2011 yılına kadar aralıksız olarak sürdürüldü.
Bu bölgede Konstantinapolis’in en önemli limanlarından biri olan Theodosius Limanı gün ışığına çıkartıldı. M.S. 4’üncü yüzyıldan 7’nci yüzyıla kadar aktif olarak kullanılan bu liman, Lykos yani bugünkü ismiyle Bayrampaşa Deresi’nin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle dolmuş ve denizden 1.5 kilometre uzaklaşarak
kara içinde kalmış. Dolan alan da daha sonra bostan sahası olarak kullanılmış. Derenin taşıdığı alüvyonlar, limanın ömrünü kısaltsa da arkeoloji bilimi açısından çok faydalı olmuş. Limanda terk edilmiş ve batmış toplam 35 tekne ve teknelerden düşen, limana atılan birçok eserin günümüze kadar bozulmadan kalabilmesini bu dolgu etkisine borçluyuz.
Yenikapı’da yaptığımız kazılar sonucu ortaya çıkan tekneler ‘dünyanın en geniş antik tekne koleksiyonlarından’ birini oluşturdu. Ayrıca Yenikapı kazı alanının batısında bir rıhtım ve iskele kalıntıları ile metro alanında M.S. 12-13’üncü yüzyıla tarihlendirilen kilise kalıntılarına ulaştık.
MÜZE DERGİ: Bu kazılar kapsamında neler buldunuz?
ZEYNEP KIZILTAN: Marmaray ve Metro Projesi kapsamında yürütülen Yenikapı kazılarında 2011 yılı itibarıyla 35 bin eser açığa çıkartmış olduk. Bu buluntuların en önemli özelliği, dönemin ticari ilişkileri, teknolojisi, günlük yaşamı, ekonomisi ve dini inançları ile ilgili bilgiler vermesi. Bu eserlerin 2 bin 500 kadarı takunyalar, deri sandaletler, taraklar, kaşıklar, ahşap eserler, kantar ağırlıkları, kurşun yazıtlar, haçlar ve İsa betimli kaseler, fildişi ve kemik aletler gibi günlük yaşama dair objeler. Bölgede
ortaya çıkartılan mezarlar ve bölgeye dağılmış vaziyetteki insan-hayvan iskeletleri de dönemin arkeodemografisi ve sosyo-ekonomisi hakkında önemli ipuçları içeriyor.
MÜZE DERGİ: Yenikapı’da yürütülen kazı çalışmaları sırasında Neolitik Dönem’e ait bulgulara da ulaşmıştınız. Bunlar nelerdi?
ZEYNEP KIZILTAN: Theodosius Limanı’nın taban altında devam eden kazılar sırasında, günümüz deniz seviyesinin yaklaşık 6 buçuk metre altına indik. Burada ‘Neolitik Dönem’ olarak isimlendirilen,
tarih öncesi döneme ait, mimari kalıntılar, çanak çömlek ile taş ve ahşap aletler bulundu. Kazılarda bulunan plan veren taş sıraları, Neolitik Dönem mimari geleneğinin izleriydi. Bulunan çanak çömlek
parçaları ile mezar ve ‘urnelerin’ (yakılmış cesetlerin küllerinin konduğu toprak kaplar) İstanbul bölgesinin Neolitik Dönem toplulukları olarak adlandırılan ‘Fikirtepe Kültürü’ ile Yarımburgaz 4
evresiyle yakın benzerlik gösterdiği saptandı. ‘İlk tarımcı köy toplulukları’ olarak adlandırılan dönemi temsil eden ve tarihi yarımada içinde ilk kez tespit edilen bu buluntular, sadece İstanbul’un değil, Avrupa Kıtası’nın insanlık tarihi açısından da büyük önem taşıyor.
Bu kültür katı içinde, Neolitik Dönem’in ilk ahşap eserlerini de bulduk. Yenikapı Neolitik Yerleşmesi’nin Marmara’nın henüz tuzlu su ile buluşmadığı dönemde kıyıya çok uzak olmayan bugünkü yerinde kurulduğunu tespit ettik.
MÜZE DERGİ: Yenikapı Neolitik Yerleşmesi’nde yaptığınız kazılar, en eski İstanbullular’ın günlük yaşamına ve inançlarına dair ne gibi ipuçları içeriyor?
ZEYNEP KIZILTAN: Yenikapı kazılarında, Neolitik Dönem ölü gömme uygulamalarını anlamamızı sağlayacak kalıntılar açığa çıkarıldı. Büzülmüş (Hoker-cenin pozisyonundaki) gömütler ile urneler aynı alanda birlikte tespit edildi. Gömütlerin yakılmadan ve yakıldıktan sonra gömülen cesetlerin aynı kültürün farklı uygulamalarını mı yansıttığı, yoksa farklı kültürel süreçlerin uygulamaları mı olduğunu araştırıyoruz. Marmaray kazıları, son 10 bin yıllık insanlık tarihi ve doğal ortamın bir bütün olarak değerlendirilmesinde bir rehber niteliği taşıyor. Ayrıca, tabanın 8.2 metre kadar altındaki katmanda, killi tabakanın üzerinde insana ait ayak izlerine ulaştık.
İzlerin, kumla örtülmeden önce kuruduğunu ve bu nedenle günümüze kadar ulaşabildiğini Düşünüyoruz. Kazılarda ülkemizde bilinen ilk ayak izleri bulunmuştur. Bu tip izlere çok nadiren rastlanıyor.
MÜZE DERGİ: Bu buluntular arasında arkeolojik açıdan en heyecan verici olanlar hangileri?
ZEYNEP KIZILTAN: Neolitik dönem insanına ait ayak izleri Yenikapı kazılarının bilim dünyasına sunduğu ‘ilklerin’ en önemlilerinden biri. Bu çalışmalar tarihin ayak izlerinin günümüzle buluşmasını sağladı.
Theodosius Limanı ve çevresindeki buluntular ile Neolitik yerleşme kent tarihi açısından olduğu kadar, dünya kültür tarihi açısından da son derece önemli. Ancak Yenikapı’da yapılan kurtarma kazıları, bir dünya kenti olan İstanbul’un geçmişine yadsınamaz katkılarda bulundu. Burada bulunan ayak izleri, İstanbul’un 8 bin yıl öncesine ait insanları soyut bir kavram olmaktan çıkarak, somut bir kimlik kazandırdı.
MÜZE DERGİ: Bu kazılarda sadece Türk arkeologlar mı görev yapıyor?
ZEYNEP KIZILTAN: İstanbul Arkeoloji Müzeleri başkanlığında 2004 yılı sonbaharından itibaren kesintisiz ve zaman zaman üç vardiya olarak sürdürülen kazılarda yüzlerce işçi, arkeolog, sanat tarihçisi, konservatör, restoratör ve mimarlarla birlikte yerli ve yabancı birçok üniversitenin ilgili bölümlerinden bilim insanları görev yapıyor.
Büyük bölümü tamamlanan Marmaray ve Metro arkeolojik kazıları pek çok zorluğuna karşın Müzemiz ve Anadolu Müzelerinden görevlendirilen uzmanlarınca büyük bir özveriyle kesintisiz sürdürülüyor.
Kaynak: Müze Dergi (Kültür Bakanlığı)